8.Sınıflar arasında yapılan bir araştırmada,okuma alışkanlığına sahip öğrencilerin başarı oranları daha yüksek.
Ankara’da 8. sınıf ilköğretim öğrencileri arasında yapılan bir araştırma, okuma alışkanlığının okul başarısını artırdığını ortaya koydu.
Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Yılmaz’ın Ayşegül Kaşıkçıçam ile birlikte Ankara’da yaptığı ve öğrenci başarısının çeşitli açılardan ortaya konulmaya çalışıldığı araştırmada, 100 ilköğretim 8. sınıf öğrencisine anket uygulandı.
Prof. Dr. Yılmaz, okul başarısını ölçmenin birçok aracı olduğunu ancak Türkiye’de okul başarısı dendiğinde ailelerin daha çok önemsediği şeyin çocuklarının geçme notları, teşekkür ya da takdirname alması olduğunu söyledi.
Okuma alışkanlığının birçok etken aracılığıyla okul başarısını etkilediğini vurgulayan Prof. Dr. Yılmaz, kitap okumanın çocuğun zihnini, analiz yapma yeteneğini, dil becerisini, sahip olduğu kelime dağarcığını geliştirdiğini belirtti.
“Dolayısıyla biz okuma alışkanlığını geliştiren çocuğun daha iyi düşüneceğini var sayıyoruz. Daha iyi düşünebilen çocuğun da daha başarılı olacağını öngörüyoruz” ifadelerini kullanan Prof. Dr. Yılmaz, araştırmayı bu amaçla yaptıklarını ve teorik olarak söylenegelen “okuma alışkanlığı ders notlarını etkiler” yargısını, Ankara’da 8. sınıf öğrencisi 100 çocuk üzerinde araştırdıklarını anlattı. Prof. Dr. Yılmaz, “Araştırmada, çocuğun 6 ve 7. sınıflarda sınıf geçme notları ve aldıkları teşekkür ve takdirname ile okuma alışkanlığı ilişkisini sorgulamaya çalıştık ve arada olumlu bir ilişki olduğunu saptadık” dedi.
Okuma alışkanlığı öğrencinin not ortalamasına yansıyor
Prof. Dr. Yılmaz, geçen ay tamamlanan araştırmanın sonuçlarına göre, öğrencilerin yüzde 54’ünün sayısal, yüzde 25’inin sözel ve yüzde 20’sinin de yeteneğe dayalı derslerde başarısız olduklarını düşündüğünü ifade etti.
Öğrencilerin yüzde 86’sının derslerde ’bazen’, yüzde 9’unun ’her zaman’ soru sorarken, yüzde 5’inin ’hiç’ soru sormadığını ifade eden Prof. Dr. Yılmaz, başka bir soruya verilen yanıtlara göre de öğrencilerin yüzde 55’inin kendini ’mutlu ve iyimser’ hissederken, yüzde 45’inin ’bazen iyimser, bazen karamsar, sıkıntılı ve kötümser’ hissettiğini anlattı.
Aynı araştırmada, okumayı seven öğrencilerin “teşekkür” ve “takdirname” belgelerini daha çok aldıklarının ortaya çıktığını açıklayan Prof. Dr. Yılmaz, “Araştırma sonuçlarına göre, kitap okumayı seven öğrencilerin yaklaşık yüzde 20’si 6 ve 7. sınıfın her döneminde başarı belgesi alırken, okumayı ’biraz’ seven öğrencilerin ancak yüzde 6’sı her dönem ’teşekkür’ başarı belgesi alabilmiştir. Arada 3 katlık fark vardır. Okumayı ’az seven’ öğrenciler içinde ’takdirname’ alan öğrenci bulunmamaktadır” diye konuştu.
Okuma alışkanlığının sonuçlarının öğrencilerin not ortalamalarına da yansıdığını söyleyen Prof. Dr. Yılmaz, okumayı ’az seven’ öğrencilerin sadece yüzde 5’inin not ortalaması ’pekiyi’ iken, okumayı çok seven öğrencilerin yüzde 20’sinin not ortalamasının ’pekiyi’ olduğuna işaret etti. Prof. Dr. Yılmaz, aradaki farkın 4 kat olduğuna dikkati çekti.
Güçlü okuma alışkanlığına sahip (ayda 2 kitap ve daha fazla okuyan) öğrencilerin yüzde 14’ünün not ortalamasının ’pekiyi’ iken, hiç kitap okumayan öğrencilerin sadece yüzde 1’inin not ortalamasının ’pekiyi’ olduğunu belirten Prof. Dr. Yılmaz, okuma alışkanlığı düzeyi düştükçe öğrencilerin not ortalamasının da düştüğünü dile getirdi.
Okumak beyinde olumlu yapısal değişikliklere de yol açıyor
Araştırma sonuçlarını değerlendiren Prof. Dr. Yılmaz, kendini daha iyi ifade edebilen, şiddete daha az başvuran, eleştirel, sorgulayıcı ve yaratıcı kişilik gelişimine katkı sağlayan, kişiler arası iletişimi kolaylaştıran okuma alışkanlığının, beyinde olumlu yapısal değişikliklere dahi yol açtığını kaydetti.
Prof. Dr. Bülent Yılmaz, şöyle devam etti:”Okuma alışkanlığının matematik, fizik gibi sayısal nitelikli derslere yararı en az sosyal nitelikli dersler kadar fazla oluyor. Okuma alışkanlığına sahip bir öğrencinin aynı zeka düzeyinde ancak okuma alışkanlığı olmayan bir öğrenciye göre matematik problemini yüzde 35 daha çabuk çözme olasılığı vardır. Bu, 3 saatlik bir sınavda öğrencinin 20-25 dakika gibi çok önemli bir zaman kazanması anlamına gelmektedir.
Okuma alışkanlığı ile okul başarısı ilişkisinde tek etken okuma alışkanlığı değildir. Okulun niteliği, öğretmenlerin tutumları, ailedeki iletişim yapısı gibi durumlar da etkendir. Dolayısıyla biz burada bir ilişki eğilimi olup olmadığına bakıyoruz. Araştırmayla gördük ki çocuğun okumayı sevip sevmemesi onun hem geçme notunu hem de aldığı başarı belgesi sayısını etkiliyor.
Araştırma sonuçları, gerek ailelerin, gerek öğretmenlerin, gerekse Milli Eğitim Bakanlığının başarılı öğrenciler istiyorlarsa, okuyan öğrenciler yetiştirmek zorunda olduklarını bir kez daha düşünmeleri gerektiğini ortaya koymaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı her okulda zengin koleksiyonlara sahip okul kütüphaneleri oluşturmalı. Ailelerin çocuğun kitap okuma meselesini boş zamanlarda yaptıkları iyi bir şey değil, gerçekten okul başarısını etkileyen bir etken olarak görmesi gerek. Öğretmenlerin de okuldaki okuma saatlerini nitelikli hale getirmesi lazım.”