Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, FATİH Projesi kapsamında dağıtılan, z-kitapların Talim ve Terbiye Kurulundan onay alınmadığı yönündeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını belirterek, ”Sendikalarımıza buradan değişmeyi teklif ediyorum. Değişen dünyayı görmelerini, teknolojinin gittiği yeri, eğitim sektörü içinde ortaya çıkan yeni eğilimleri görmelerini ve buna göre de bizlere destek vermelerini kendilerinden rica ediyorum” dedi.
Bakan Dinçer, ara verilen YÖK Genel Kurul toplantısı çıkışında, Türkiye’nin eğitim yapısında Milli Eğitim Bakanlığı, YÖK, ÖSYM gibi kurumların olduğunu dile getirdi.
Bakan Dinçer, ”Bu kurumların arasında sağlam bir koordinasyon yapısının kurulması, mevcut işbirliklerinin artırılması ve ortak bir vizyon etrafında stratejilerin uygulanması bizce yapılması gereken en önemli şeylerdendir” diye konuştu.
Yapılan toplantıda işbirliğini ve koordinasyonu artırmaya yönelik görüşmelerinin olduğunu belirten Dinçer, toplantıda öğretmen sorunlarının da tartışıldığını kaydetti.
Dinçer, şunları söyledi:
”Acaba biz atama bekleyen öğretmenlerimizin sorunlarını nasıl çözeriz? O çocuklarımızın istihdam edilmeleri konularında ne tür tedbirler almak mümkündür konusunu tartıştık. Eğitim fakültelerinin eğitim yetiştirme konularında daha etkili ve daha başarılı bir sürece dönüştürülmeleri mümkün mü değil mi gibi konular üzerinde tartıştık.”
Ulusal Öğretmen Stratejisi Çalıştayındaki analizleri ve tavsiyeleri YÖK Genel Kurulu ile paylaştıklarını anlatan Dinçer, YÖK’ün kendisi ile ilgili konuları inceleyeceğini söyledi.
Toplantının bilgi alışverişi şeklinde olduğunu dile getiren Dinçer, mesleki eğitimin daha etkinleştirilmesine yönelik de görüştüklerini ifade etti.
Bakanlık olarak mesleki eğitimle ilgili bir çalıştay düzenleyeceklerini bildiren Dinçer, YÖK’ün konuyla ilgili çalışmalarını da görüştüklerini kaydetti. Bu iki çalışma ile ulusal düzeyde bir mesleki eğitim stratejinin oluşturulması konusunda durduklarını belirtti.
Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Bakan Dinçer, öğretmen atamalarındaki kontenjanların toplantıda görüşülüp görüşülmediğine yönelik soru üzerine, ”Milli Eğitim Bakanlığının ihtiyaç duyduğu öğretmenlerin yetiştirilmesi fikri üzerinden hareketle konuyu tartıştık” dedi.
Türkiye’de eğitim fakülteleri mezunlarının büyük bölümünün MEB’in okullarında istihdam edildiğini dile getiren Bakan Dinçer, şunları söyledi:
”Özel sektörün bizim eğitim sistemimiz içindeki payı çok düşük. Dolayısıyla öğretmen istihdam etmek konusundaki payı da o anlamda çok sınırlı kalıyor. Öğretmenlerimizin mevcut yapısı içinde baktığımızda da bizim ihtiyacımızın birkaç katı öğretmen şu anda atama bekliyor. Bizim ihtiyacımızın üzerinde öğretmen adayının olması bence çok ciddi bir sorun değil. Ama esas sorun öğretmen yetiştiren fakültelerden mezun olan gençlerimizin hemen hemen hepsinin devlette istihdam edilmeye dair beklentilerinin çok yüksek olması bizdeki sorunu da bu anlamda büyütüyor. ‘Acaba bu meseleyi nasıl çözebiliriz?’ sorusuna baktık, ama meseleyi ele alış tarzımız daha çok Bakanlığın kısa ve uzun vadede ihtiyaç duyduğu öğretmenlerin yetiştirilmesine yönelik bir bakış açısı oldu.”
Bir gazetecinin görevlendirme yapılan öğretmenlere yönelik açıklamasını hatırlatarak ”Görevlendirilen öğretmenleri geri çağırma gibi bir uygulamanız olacak mı?” demesi üzerine Bakan Dinçer, 70 binden fazla öğretmenin kendi kadrosunda görev yapmadığına yönelik bir açıklamasının olduğunu anımsattı.
Bunların arasında başka kurumlarda çalışanlarının yanı sıra kurumunda da görevlendirme yapılanların olduğunu ifade eden Dinçer, ”Ben görevlendirme usulü ile öğretmenlerimizin başka kurumlarda çalışmalarının veyahutta başka yer ve okullarda çalışmalarının bizim verimliliğimizi ve etkililiğimizi olumsuz yönde etkilediği kanaatini taşıyorum. Bu maksatla da tedbirler alıyoruz” dedi.
Görevlendirme süreleri biten öğretmenleri geri çağırdıklarını da anlatan Bakan Dinçer, şöyle dedi:
”Herhangi bir öğretmenimiz bir başka kurumda çalışıyorsa, kadrosu ile o kuruma gitmeyi talep etmesi halinde de biz ona izin veriyoruz. Bizdeki temel sorun herhangi bir öğretmen bu kadrosunda kalarak başka bir kuruma görevlendirildiğinde onun yerine yeni bir öğretmen atayamayışımız, onun da öğretmenlik mesleğini icra etmemesi sonucu çocuklarımıza yeteri düzeyde eğitim veremeyişimiz.”
Bunun önüne geçmek için naklen geçenlere izin vereceklerini, aksi haldekilerin öğretmenlik yapmalarını rica edeceklerini belirtti.
Öğretmenlere alan sınavı
Bir gazetecinin ağustosta yapılacak öğretmen atamalarının şartlarına ilişkin sorusu üzerine Bakan Dinçer, öğretmen seçme süreçlerini gözden geçirdiklerini söyledi.
Seçme süreçlerinde uygulamayı planladıkları en belirgin sürecin öğretmenlere aynı zamanda alan sınavı da yapmayı içerdiğini anlatan Dinçer, şunları kaydetti:
”Bunun için de hazırlık yapılıyor. Bunun ne zaman uygulamaya geçeceğine dair hususları zamanı gelince paylaşırız. Ağustos ayında alacağımız öğretmenlere de alan sınavı yapma kabiliyetimiz gözükmüyor zaten. Şu anda yapılan çalışmaların ağustosa kadar yetişme ihtimali zayıf. Bu süreci başlattık çalışıyoruz.”
Mesleki eğitimde ulusal strateji
Başka bir gazetecinin mesleki eğitim çalışmalarına ilişkin Genel Kurul’a bir önerisinin olup olmadığını sormasın üzerine Bakan Dinçer, kurula mesleki eğitim çalışmaları hakkında bilgi verdiğini belirtti.
Dinçer, ”MEB ile YÖK arasında ortak bir komisyon, hem YÖK’teki çalışmaları hem de Bakanlıktaki çalışmaları birbirleri ile mecz ederek ulusal bir strateji konusunda mutabakata vardık, ortaklaşa çalışacağız” diye konuştu.
Eğitim-Sen’in Danıştay’a başvurusu
Bir gazetecinin Eğitim-Sen’in başvurusu sonucu Danıştay 8. Dairesince eğitim araç ve gereçlerinin incelemeden uygulamaya konulmasına yönündeki yönetmeliğin yürütmesinin durdurduğunu hatırlatarak bunun z-kitaplardan dolayı FATİH Projesi’ni de etkileyip etkilemeyeceğini sorması üzerine Bakan Dinçer, FATİH Projesi’nin uygulaması konusunda kısa bilgi verdi.
Danıştay’a yapılan müracaatta z-kitapların Talim ve Terbiye Kurulunun onayından geçmediği, bunun için yürütmeyi durdurma talebinin istenildiğini belirten Dinçer, bunun doğru olmadığını vurguladı.
Bakan Dinçer, şunları ifade etti:
”Üstelik yaklaşım tarzı olarak çok yanlış diye görüyorum. Daha önceden yapılan bir yönetmelik değişikliğinde yine söz konusu sendika Danıştay’a müracaat ederek bir maddenin yürütmesini durdurulmasına karar vermişti. Verilen karar yönetmelikteki değişiklikle ilgili şu boyutları taşıyor. Bakanlık çıkardığı yönetmelikte ders kitaplarını değil, diğer eğitim araç ve gereçlerini, tahta, sıra gibi ders araç ve gereçlerini belirli standartlarda ürün üreten kurumların ürünleri olmak şartı ile okulların kendilerinin temin edip kullanabileceğine yönelik esneklik sağlamıştır. Aslında bu okullarımızdaki donanımların temin edilmesini sağlayan idari bir tedbirdir ve bence çok yerinde alınmış bir karardır. Ancak bunların da yine Talim Terbiye’nin illa onaylanması gerektiğine dair bir alışkanlık var. Yine Bakanlık yine Talim ve Terbiye Kurulu ile bunlar eğer standart olarak üretilen ürünler ise okul idareleri kendileri temin etsinler diye Türkiye’de özlenen bir esnekliği sağlamış idari olarak.”
Sendikanın Danıştay’ın söz konusu kararı üzerine FATİH Projesi’nde dağıtılan akıllı tahtaların, z-kitapların yine kurumdan onay alınmadığı yönünde ifadelerinin bulunduğunu belirten Dinçer, bunun doğru olmadığına dikkati çekti.
Dinçer, şunları kaydetti:
”Z-kitaplar Talim Terbiye Kurulunun onayı ile uygulamaya alındı. Z-kitapların esas kitap bölümü daha çok vaktiyle Talim Terbiye Kurulu tarafından hazırlatılan, denetlenen, onaylanan ve uygulamaya konulan kitaplar. O kitaplar pdf ortamında dijital ortam aktarılmıştır. Daha sonra bunların üzerinden slaytlar, grafikler, videolarla zenginleştirilmiştir. Bu zenginleştirilme sürecinde de yine Talim ve Terbiye Kurulu ile Bakanlığın Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğünün uzman ekiplerince de kontrol edilerek Talim Terbiye Kurulu tarafından onaylanmış sonra uygulamaya alınmıştır. Konuyla ilgili zannediyorum bilgi eksikliği var, bilgi eksikliği yoksa bir art niyet var.”
Sendikalara değişim teklifi
Dünyanın değiştiğini Talim ve Terbiye Kurulunun onaylama süreçlerinin gözden geçirilmesi gerektiğini de dile getiren Bakan Dinçer, şöyle devam etti.
”Yazılı metin üzerinden inceleme yapmaya ve yazılı metin üzerinden çalışma yapmaya alışılmış süreçlerle, dijital ortamda ders malzemesi üretmeye ait süreçler aynı olabilir mi? Talim Terbiye Kurulunun denetleme sürecini elinde tutarak bu süreçlerin gözden geçirilmesi kadar tabii bir şey olamaz. Tüm dünya değişiyor. Her şey dijital alana doğru kayıyorken sendikalarımızın hala 1970’lerde gördüğü prosedürleri sıkı sıkıya koruyan tavırlarının, içinde bulunduğumuz zaman dilimine uygun bir davranış olmadığı kanaatindeyim.
Sendikalarımıza buradan değişmeyi teklif ediyorum. Değişen dünyayı görmelerini, teknolojinin gittiği yeri, eğitim sektörü içinde ortaya çıkan yeni eğilimleri görmelerini ve buna göre de bizlere destek vermelerini kendilerinden rica ediyorum. Biz o konuda en az sendikalar kadar hassasız. Sendikaların sorumlulukları sadece öğretmenlerimizin haklarını korumaktan ibaret gibi görünüyorsa da biz çocuklarımıza karşı sorumluyuz. Herkes bilmeli ki biz sendikalardan daha hassas davranarak bu konuda çalışma yürütüyoruz.”