Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, öğretmenlerden kendisine gelen mesajların tamamının atamalarla ilgili olduğunu, üzerinde çalıştıkları yeni sistemle ilgili bir tek öneri bile gelmediğini söyledi.
Türk eğitim sistemiyle ilgili önemli bir konunun gündemde olduğunu hatırlatan Dinçer, öğretmenlere sitemde bulundu. Dinçer, “Her gün telefonuma ve e-mailime öğretmenlerden mesaj geliyor. İnanın, gelen mesajlardan hiçbir tanesi yeni eğitim sistemi yapısı üzerinde tartışma ve fikir sunma odaklı değil. Tamamı Ağustos’ta atama yapıp yapmayacağımız, Eylül ayında özür atamaları ile ilgili zaman sürecinin hangi dilim sürecine dâhil olacağına ilişkin sorular. Bu açıdan ben öğretmen adaylarımızın ve öğretmenlerimizin aslında biraz da kendilerini aşmaları, bu toplumda yararlı olmanın yegâne yolunun kişisel çıkarlardan çok genel ve ulusal çıkar ve hedeflerin önemli olduğunu fark etmelerini de özellikle rica ediyorum.”dedi. Türk eğitim sistemi içinde icra edilen öğretmenlik mesleğinin bir öğretmen için haksızlık olduğunu söyleyen Dinçer, “Kurumun kapısından girip yaklaşık 30 yıl boyunca aynı minval üzerine mesleği öğretmek kadar sıkıcı, motivasyonu düşürücü bir çalışma temposu, çalışma sistemi olabilir mi sizce?” diye sordu.
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ve Milli Eğitim Bakanlığı işbirliğinde, öğretmenlik mesleğinin masaya yatırıldığı ‘Eğitim Fakülteleri Dekanlar Toplantısı’ başladı. Toplantıya Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer ve YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya da katıldı.
Toplantıda konuşan Bakan Dinçer, eğitim fakültelerini daha çok genel liselerden öğrencilerin tercih ettiğine dikkat çekerek, “Öğretmen olsun diye aldığımız, özenle yetiştirdiğimiz öğretmen liselerinden eğitim fakültelerine giden öğrenci oranı yüzde 13.” diye konuştu.
Dinçer, bu öğrencilerin öğretmenlik için motive edilmeleri, öğretmenliğin daha nitelikli ve yetenekli çocukların seçtiği bir meslek haline dönüştürülmesi konusunda çalışılması gerektiğini söyledi. Eğitim fakültelerinin işlevlerinin de masaya yatırılması gerektiğini dile getirdi. Öğretmenlik mesleği için sadece iyi öğrenciyi seçmenin yeterli olmadığını kaydeden Dinçer, “Aynı zamanda o iyi öğrenciyi iyi yetiştirmeye ihtiyacımız var.” dedi.
“ÇOCUKLARIMIZ NEDEN UYGULAMALI BİR ŞEKİLDE TECRÜBELİ ÖĞRETMENLERLE ETKİN BİR STAJ YAPAMIYORLAR?”
Öğretmen olarak yetişecek öğrencilerin okul uygulamalarının da gözden geçirilmesi gerektiğini dile getiren Dinçer, şöyle devam etti: “Staj olarak çocuklarımız daha nasıl etkin bir şekilde öğretmenliğe hazırlanabilirler? Bunu tartışmalıyız. Bugünkü staj çalışmaları kurgusu itibariyle hem çocuklarımızı hem de Milli Eğitim Bakanlığı yöneticilerini bu stajı yapmaya teşvik etmiyor. Öyle ise hem öğrencilerimizi teşvik edecek hem de yöneticilerimizi öğrencilerimizin okulda staj yapmalarına teşvik edecek türden tedbirler almaya yöneltecek bir stratejiye ihtiyacımız var. Tüm eğitim fakültesi dekanlarına şunu söylemek istiyorum. Toplam 42 bin 500 tane okulumuz var. Bunlar sizin laboratuvarınız. Her okula aslında 10 tane öğrenci göndermiş olsanız aynı anda 420 bin çocuğumuzu uygulamalı eğitime alma gibi bir fırsata sahibiz. Zaten bakıldığında staj için 420 bin çocuğu gönderecek bir potansiyel de yok. O zaman bu çocuklarımız ne için uygulamalı bir şekilde tecrübeli öğretmenlerin nezaretinde etkin bir staj yapamıyorlar. Bu meseleyi tartışmalıyız.”
“SEÇME SÜRECİMİZ MAALESEF KPSS’YE DAYALI KALDI”
Öğretmenlerin mesleğe başlaması noktasında da daha uygun stratejilere ihtiyaç olduğunu aktaran Dinçer, “Çünkü bizim seçme süreçlerimiz maalesef sadece KPSS sınavlarına dayalı kaldı. Bir öğretmenin kendi mesleğini çok iyi bilmesi gerekir ki öğretmenliği iyi yapabilsin, öğrencileri yetiştirebilsin. Aynı zamanda genel kültür olarak ve öğretmen kabiliyeti olarak da çocukları anlayabilecek bir potansiyel taşımalı. Öğretmen çocuklarımız için bir rol modeldir. Her davranışı ile örnek bir yapı içinde olmalıdır.” dedi.
“TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ İÇİNDE İCRA EDİLEN ÖĞRETMENLİK, BİR ÖĞRETMEN İÇİN HARKSIZLIK”
İyi öğretmeni seçmenin de yeterli olmadığını altını çizen Dinçer, “Bugün öğretmenlerimiz kendileri telaffuz etmemiş olsalar da, Türk eğitim sistemi içinde, Milli Eğitim Bakanlığı yapısı içinde icra edilen öğretmenlik mesleğinin bir insan için hakikaten haksızlık olduğunu düşünüyorum. Bir öğretmen için haksızlık olduğunu düşünüyorum. Kurumun kapısından girip yaklaşık 30 yıl boyunca aynı minval üzerine mesleği öğretmek kadar sıkıcı, motivasyonu düşürücü bir çalışma temposu, çalışma sistemi olabilir mi sizce? O halde bizim o kapıdan girdikten sonra sürekli yükselebileceği, kendini geliştirebileceği, her an tazeleyip, yenileyip çocuklarının karşısına farklı ruhla çıkabileceği bir öğretme sistemi ve mekanizmasını kurmak zorundayız.” şeklinde konuştu.
“ÖNCELİKLİ OLARAK MESLEĞİN KENDİSİ İLE İLGİLİ KONULAR TARTIŞILMALI”
Öğretmen sorunları denilince ilk akla gelenlerin ücret ve atamalar olduğunu kaydeden Dinçer, “Bence sadece bu eğilimi göstermek bile öğretmenlik mesleğini yeteri kadar anlamadığımız sonucuna çıkarmalı bizi.” dedi.
Bu konuların da tartışılması gerektiğini söyleyen Dinçer, “Ancak ondan önce biz öğretmenlik mesleğinde mesleğin kendisi ile ilgili konuları gündeme getirip koymalıyız. Öğretmenlerin mesleki kariyerlerinin planlanması ve her kariyer basamağında onların itibarlarının, kariyerlerinin, sosyal haklarının ve yükümlülüklerinin geliştirilmesi ile ilgili konuların tartışılmasına ihtiyacımız var. Ve nihayet öğretmenlerimizin emekli olduktan sonra da sorunları olacak.” diye konuştu.
“ÖĞRETMENLERİMİZ, KİŞİSEL ÇIKARLARDAN ÇOK ULUSAL ÇIKARLARIN ÖNEMLİ OLDUĞUNU FARK ETMELİ”
Bu meselelerin çalıştayda ana hatlarıyla tartışılacağını aktaran Dinçer, “Bu süreç içinde beni üzen hususlar da oluyor. Bugün mesela Türkiye’de eğitim sisteminin yapısı ile ilgili konulardan bahsediyoruz. Ama benim her gün telefonuma ve e-mailime öğretmenlerden mesaj geliyor. İnanın, gelen mesajlardan hiçbir tanesi yeni eğitim sistemi yapısı üzerinde tartışma ve fikir sunma odaklı değil. Tamamı Ağustos’ta atama yapıp yapmayacağımız, Eylül ayında özür atamaları ile ilgili zaman sürecinin hangi dilim içinde olacağına ilişkin sorular. Bu açıdan ben öğretmen adaylarımızın ve öğretmenlerimizin aslında biraz da kendilerini aşmaları, bu toplumda yararlı olmanın yegâne yolunun kişisel çıkarlardan çok genel ve ulusal çıkar ve hedeflerin önemli olduğunu fark etmelerini de özellikle rica ediyorum.” ifadelerini kullandı.